Kent yaşamı, beraberinde pek çok modern kolaylık getirirken, insan sağlığı üzerinde görünmeyen tehditler de barındırıyor. Bunların başında ise “gürültü kirliliği” geliyor. Özellikle İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde günlük hayatın bir parçası haline gelen gürültü seviyesi, artık yalnızca bir rahatsızlık değil; doğrudan bir halk sağlığı problemi.
ABD’de yapılan bir araştırma, sürekli trafik gürültüsüne maruz kalan bireylerde stres hormonlarının yüzde 25 oranında daha fazla salgılandığını ortaya koydu. Bu durum, uzun vadede beynin hipokampus bölgesinde hasar bırakabiliyor. Aynı araştırma, yüksek sesli çevrelerde büyüyen çocuklarda öğrenme ve konsantrasyon bozukluklarının daha yaygın olduğunu da gözler önüne serdi.
Psikiyatrist Doç. Dr. Emine Sancar ise bu durumu şöyle açıklıyor:
“Gürültü sadece bir rahatsızlık değil. Beyin, sürekli yüksek desibelde sese maruz kaldığında savunmaya geçiyor. Bu da nörolojik yorgunluk yaratıyor.”
Öte yandan Danimarka’daki bir çalışmada, gürültüye uzun süreli maruziyetin Alzheimer hastalığı riskini yüzde 15’e kadar artırabileceği belirtiliyor. Çünkü beyindeki sinir hücreleri, özellikle uyku sırasında kendini yenilemek ister. Sürekli ses dalgalarına maruz kalmak bu yenilenmeyi engelliyor.
Çözüm var mı?
Uzmanlar, şehirlerde ‘sessiz alan’ planlamalarının artırılması, yeşil alanlarla ses yalıtımının sağlanması ve kişisel olarak kulak koruyucularının kullanılması gerektiğini söylüyor. Ayrıca, bina içi yalıtım sistemleri ve çift camlı pencereler de beyin sağlığımızı korumada önemli bir rol oynayabiliyor.