İnsanlar çoğunlukla psikoloğa gitmekten çekindiğini görüyoruz. Bu korkunun altında yatan temel sebeplerden bir tanesi de tolum tarafından ‘deli’ damgası vurulmaktan ve dışlanma,alay edilme korkusu olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yüzden insanlar ‘ben deli değilim neden psikoloğa gideyim’diyorlar.
Bu yüzden bu yanlış kanıyı ele almak istiyorum çünkü halk gerçekten psikoloğu tanımıyor. Dilerseniz psikolog aslında kimdir ve neler yapar? Bunu tartışalım.
Psikologlar sanılanın aksine yalnızca ağır vakalarla çalışmaz. Bireyin sosyal yaşamda uyumunu bozan,günlük işlevselliğini bozan yaşam olaylarının, bireyin baş etme yollarının tükendiği ve sorunun artık
kendisine zarar vermeye başladığı noktada psikolog yanınızda rehber niteliğindedir. Bireyin baş etmekte zorlandığı yaşam olayı sınav kaygısı olabileceği gibi yeni bir deneyime başlamanın verdiği
kaygı da olabilir.
Görüldüğü üzere stres faktörler günlük yaşamın içinden hepimizin karşılaşabileceği durumlar olabilir. Peki ‘delilik’ bunun neresinde?
Peki psikotik rahatsızlıklar( örn. şizofreni) gibi bireyin gerçekle bağlantısının koptuğu gerçek ile gerçek olmayanın birbirinden ayırmakta zorlandığı ve buna halisünasyonlar ve hezeyanların eşlik ettiği
tabloda psikolog hangi konumda yol alabilir?
Psikozun olduğu tabloda psikoloğun yapabilecekleri çoğunlukla kısıtlıdır. Çünkü bireyin iç görüsünün bozuk oluşuyla tanımlı klinik tabloda onunla çalışmaya engel teşkil etmektedir. Psikolog öncelikle bireyi psikiyatri hekimine yönlendirilmesini
sağlamalı farmakolojik tedaviye başlandıktan sonra bireyle sosyal hayata uyum çalışmalarına başlayabilir.
Sonuç olarak ister psikoz ister nevroz olsun sorunlarla baş etmekte zorlandığınızda sorunların sizin hayatınızı olumsuz yönde etkilemeye başladığını düşündüğünüz noktada psikolojik destek almaktan
çekinmeyin.
Psikoloğa gitmek deli olmak demek değildir. Sağlıklı insanlar da psikologtan destek isteyebilir. Ruh sağlığınızın, bedensel sağlık kadar önemli olduğunu lütfen unutmayın.
Ruhunuza iyi bakın sevgilerle…
Psikolog Kübra Çılgın