Van Gölü’nün Kuzeyinde Bir Kültür Harmanı: Erciş’in Ruhuna Yolculuk
Konuğumuz: Mehmet Salih Altınbaş – Ercişli halk müziği derlemecisi, yerel tarih tutkunu
Erciş’i bir cümleyle anlat desek, ne dersiniz?Mehmet Salih Altınbaş:
“Erciş, kadim coğrafyaların hatırasını sazla, sözle, çaydanlık sesiyle anlatan, göl kıyısında sabırla yoğrulmuş bir yaşama kültürüdür.”
Altınbaş:
Erciş, tarih boyunca Urartular’dan Selçuklulara, Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine kadar birçok kültüre ev sahipliği yaptı. Bu, buradaki halkın yaşam tarzına da sinmiş durumda. İnsanlar çok misafirperverdir. Evinize gelen biri aç mı diye sormazlar, sofrayı kurarlar.
Altınbaş:
Erciş’te “dengbêj” geleneği hâlâ canlıdır. Kürtçe, Zazaca ve Türkçe halk ezgileri birlikte yaşar burada. Hele bir de Van Gölü kenarında bir meşede oturup “Heyran jî ye gulê min” türküsü çalarsa…
O sesin gölde yankılanışı, insanın içine işler.
Ayrıca Erciş’te saz çok kıymetlidir. Her evde bir bağlama, bir kaval mutlaka vardır.
Geleneksel el sanatları var mı hâlâ?Altınbaş:
Vardı ama unutulmaya yüz tuttu. Yine de kilim dokumacılığı, kadınların ördüğü renkli kuşaklar ve tandırda pişen lavaşlar hâlâ bazı köylerde yaşıyor. Gençler betonun içinde büyüse de köyüne dönen el işiyle uğraşan çok insan var.
Altınbaş:
Bir kısmı evet. Sosyal medya sayesinde aslında kültürünü tanıtan bir genç kuşak oluştu. TikTok’ta dengbêj paylaşanlar, YouTube’da nene masalları anlatan torunlar var. Bu hem umut verici hem de eğlenceli.
Altınbaş:
Erciş’in ayran aşı, keledoş, ciğer kavurması, Van usulü otlu peynir… Bunlar sadece karın doyurmaz, kültürü de doyurur.
Altınbaş:
Sessizlik… Erciş’in sesi çok güzeldir. Sabah ezanı, ardından karga sesleri, komşunun tandır kokusu… Bu ahengi beton ve gürültü bozmaya başladı. Ama hâlâ umut var. Bu topraklar kolay unutmaz.