Dizi karakterlerinin acılarına bu kadar bağlanmamızın temelinde, yansıma (empati) ve kaçış (kaçış kuramı) gibi psikolojik mekanizmalar yatar.
1. Empati kurarız: Onların yaşadığı travmalar, kayıplar, hayal kırıklıkları aslında kendi yaşadıklarımızın birer yansıması gibidir. Ekrandaki acı, bazen içimizde bastırdığımız duygulara tercüman olur.
“Benim söyleyemediğimi o söyledi” hissi, bağ kurmamızı sağlar.
2. Güvenli bir mesafeden izleriz: Kendi hayatımızda yüzleşmekten kaçtığımız duyguları, karakterler yaşadığında bir tür içsel temizlik yaşarız. Ağlarız, kızarız, rahatlarız... ama tüm bunları koltukta oturarak yaparız.
3. Kendimizi yalnız hissetmeyiz: Acı çeken karakteri izlemek, “sadece ben böyle hissetmiyorum” düşüncesini besler. Bu da bize görünmeyen bir güç verir.
4. İdealize ederiz: Acı çeken karakterlerin güçlü duruşları ya da “dibe vursa da ayakta kalmaları” hayranlık uyandırır. Çünkü biz de içten içe öyle olmayı isteriz.
Sonuçta, ekranla aramızda görünmez bir bağ kurarız. O karakterin gözyaşı, biraz da bizim içimizde kalan gözyaşının yansımasıdır.