Bazı sabahlar erken uyanırsın.
Çünkü gece, sana hiçbir umut bırakmamıştır.
Bir bardak su içmek istersin — ama aslında içine çekmek istediğin şey hayattır.
Buz gibi aynaya bakarken, içindeki sıcak bir göz karışır görüşüne.
“Bu gün de geçer” dersin ama içinden geçen, gün değil, sanki yıllardır kaybettiğin bir parça gibidir.
Ve sonra…
Bir kuş sesine uyanırsın.
Bir çocuk ağlaması, bir fırın dumanı, bir anne duası.
İşte umut budur.
O hiçbir şeye benzemeyen an, seni yeniden hayata bağlayan…
Çünkü umut, çok konuşanların değil…
En çok susanların cebinde saklı olandır.
O yüzden vazgeçme.
Gözaltına alınmış bir halkın bile
Gülüşe sığınan bir inadı olur.
Ve unutma:
“Umut, bazen sadece bir kelime… ama o kelime seni kurtarır.”