Bugün herkes bir şeyin peşinde: Haklı olmak.
Sosyal medyada, sokakta, ekranda, ofiste, evde… Herkes en doğruyu söylediğini sanıyor. Herkesin bir argümanı, bir savunması, bir gerekçesi var. Herkes “bunu ben demiştim” diyor.
Ama ne gariptir ki; haklılık arttıkça huzur azalıyor.
Çünkü bu ülkede uzun zamandır biri “Ben haksızım” demedi.
Kimse “ben galiba eksik biliyorum” demedi.
Kimse “belki karşı taraf da doğru olabilir” demedi.
Çünkü herkes haklı... Ama kimse mutlu değil.
Bu yüzden bugün her ekran, her meydan, her sohbet masası bir mahkeme salonuna dönmüş durumda. Herkes savcı, herkes jüri, herkes karar verici. Kimse dinlemiyor. Herkes konuşuyor.
Oysa dinlemeyi unutan toplumlar, önce birbirine, sonra kendine yabancılaşır.
Esas mesele, haklı olmaktan önce, huzurlu bir ülke olup olamadığımızdır.
Çünkü haklıların çok olduğu yerde adaletin az olması, gürültüyü çoğaltır; vicdanı değil.
---
Sözün özü:
Herkes haklıysa, kim yanlış?
Kimse yanlış değilse, neden bu kadar yalnızız?