Sabah kalkıyoruz, işe gidiyoruz, yemek yiyoruz, bazen gülüyoruz, çoğu zaman yoruluyoruz.
Her şey “normal” görünüyor.
Ama bir yerlerde içimizden bir ses, usulca soruyor:
“Bu mu hayat?”
Artık insanlar “iyi” olduğunu söylerken bile bakışları başka şey anlatıyor.
Çünkü “iyi olmak” bile bir görev gibi.
Yaşıyormuş gibi yapıyoruz, mutluyken bile “paylaşmak” için mutluyuz.
Oysa yaşamak dediğin, sadece nefes almak değildir.
Bir anı fark etmek, bir hisle yüzleşmek, sessizliğin içinde kaybolabilmektir.
Ama biz sürekli uyarı alıyoruz: Bildirim, haber, mesaj, telaş…
Düşünüyorum…
Belki de asıl lüks artık para değil, derin bir nefes alabilmek.
"Gerçek hayat, çevrimdışı kaldığında başlar."
– E.Y.