Çocukların dünyası, yetişkinlerin dünyasından bambaşka işler.
Onlar için bir çiçek, sadece bir bitki değil; bir dost, bir sırdaş, bazen de bir oyun arkadaşıdır.
Biz yetişkinler “çok küçük şeylere” üzülüyorlar sandığımızda, aslında onların büyük dünyasını küçümsüyoruz.
Bir çocuk ağladığında çoğu zaman “abartıyor” demeyiz mi?
Oysa onun yaşadığı duygu, onun gerçekliğidir.
Çocuğun dünyasında “küçük travma” diye bir şey yoktur.
Çünkü her deneyim, onun hayat atlasında ilk kez yer alıyordur.
Empati Gözlüğü Takabilir miyiz?
Çocuğun gözünden dünyaya bakmak demek, onun hızında yürümek demektir.
O daha yürümeyi yeni öğrenmiştir ama biz ondan koşmasını bekleriz.
Oysa empati, onun temposuna ayak uydurmaktır.
Çocuk yere düştüğünde kalkmadan önce gözünü annesine çevirir.
Çünkü öğrenmiştir: Acının ne kadar süreceği, annesinin yüzündeki ifadeye bağlıdır.
İşte burada “yansıtıcı ebeveynlik” devreye girer.
“Acımadı ki!” demek yerine, “Canın acıdı mı?
İstersen birlikte nefes alalım,” demek bir çocuğun ruhunu iyileştirir.
Çocuklara Sadece Sevgi Yetmez
Birçok ebeveyn çocuğunu sevdiğini söyler ama sevgiyi çocuğun anlayacağı dilden göstermek, bambaşka bir şeydir.
O dil, bazen oyun oynamaktır, bazen sabırla dinlemek, bazen de sadece orada olmaktır.
Bir çocuk, kendisini dinleyen bir ebeveynin gözlerinde “ben değerliyim” duygusunu bulur.
Son Söz
Çocuklara empati göstermek, sadece onların gelişimini değil, bizim de insanlığımızı olgunlaştırır. Çünkü çocuk, insanın en saf hâlidir.
“Çocuk, dünyayı tanımaya çalışırken, biz de yeniden insan olmayı hatırlarız.”