Gazze yanıyor.
Ama dumanı gözlerimizi değil, kalplerimizi yakmalıydı.
Çocuklar enkaz altında kalıyor, anneler gözyaşında boğuluyor, hastaneler kan kusuyor.
Ama dünyanın "en güçlü"leri hâlâ diplomatik cümleler kuruyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler kürsüsünden sorduğu o soru boşluğa düşmedi aslında:
“Gazze soykırımının önüne geçmek için daha neyi bekliyorsunuz?”
Bu soru sadece BM’ye değil, izleyen herkese yöneltilmişti.
Çünkü bir dramın ortasında hâlâ çıkar hesabı yapanlar varsa, orası diplomasi değil vicdansızlıktır.
Birleşmiş Milletler adıyla toplananlar, bugün insanlığı ayıran sessiz çoğunluğa dönüştü.
Adalet talep etmek radikal bir tavır değil, insan olmanın gereğidir.
Ve şimdi hepimizin omzunda bir yük var:
Bakan göz değil, gören kalp olabilmek.
Seyirci değil, ses olabilmek.
“Bazen bir çocuğun ağlayışı, koca bir dünyanın susuşundan daha gürültülüdür.”
– E.Y.