Bugünün dünyasında herkes bir şeyler söylüyor. Herkesin bir fikri, bir yorumu, bir tepkisi var. Mikrofonlar çoğaldı ama duyan azaldı. Sosyal medya “bağıranlar korosu”na döndü; herkes bağırıyor ama kimse kimseyi duymuyor.
Bir hashtag ile gündem oluyoruz, bir başka gündemde unutuluyoruz. 24 saat geçmeden yeni bir kriz, yeni bir sansasyon, yeni bir linç. Ama değişen ne? Gerçek anlamda değişen bir şey var mı?
Çünkü mesele sesini yükseltmek değil.
Mesele sesini duyurabilmek.
Bu ikisi arasındaki farkı fark eden toplumlar ilerliyor. Çünkü bağırmak kolay, ikna etmek zor. Tepki göstermek kolay, çözüm üretmek zor. Yorum yazmak kolay, sorumluluk almak zor.
Bugün sokakta, ekranda, kürsüde, kampüste en çok bağıranlar konuşmuyor aslında; sadece gürültü yapıyor. Oysa gerçekten dinlenenler, sözü söylerken kalbe dokunanlar oluyor.
Toplumlar, duyulan seslerle değişir; çok çıkan seslerle değil.
Küçük ama kararlı bir sesin, koca bir suskunluğu deldiği günleri gördük biz bu memlekette.
Bu yüzden yeniden soralım:
Senin sesin ne anlatıyor? Ve daha önemlisi: Duyan var mı?
E.Y.