Dün medyada öne çıkan haberler, aslında toplumun nabzını tutan birer aynaydı. PKK’nın fesih kararı, bir dönemin kapanabileceği umudunu doğurdu. “Silahlar susacak mı?” sorusu yeniden dillere düştü. Ancak Türkiye, bu tür haberleri geçmişte çok duydu. Gerçekten bir bitiş mi geliyor, yoksa sadece şekil mi değişiyor? Kamuoyu hâlâ temkinli. Barış, sadece kâğıda dökülen beyanlarla değil, sahada görülen sessizlikle ölçülür.
Soma… Üzerinden 11 yıl geçse de acısı hâlâ sıcak. 301 madencinin anısı sadece ailelerinin değil, bir ülkenin hafızasında yer etti. CHP lideri Özgür Özel’in katıldığı anma, sadece bir tören değildi; emek mücadelesinin hâlâ ne kadar eksik olduğunu gösteren sessiz bir haykırıştı. İş güvenliği hâlâ ülkemizde “önlem alındıktan sonra” konuşuluyor.
Sosyal medya bir kez daha gündemdeydi. “A4 Challenge” gibi tehlikeli akımlar, çocukların beden algısıyla oynarken, bir gencin elinde silahın kazara patlamasıyla yaşanan ölüm, sosyal medyanın karanlık yüzünü bir kez daha hatırlattı. Gençler dikkat çekmek için hayatlarını riske atarken, büyükler izlemekle yetiniyor. Bu dijital cinnetin sonu nereye varacak?
Bir de kültür-sanat cephesinde hüzün vardı. Roman müziğinin neşeli sesi Balık Ayhan aramızdan ayrıldı. Onun sahne enerjisi, sokaktan gelen sesi yansıttığı için kıymetliydi. Müzik sadece eğlence değil; bir halkın gülümseyen direnişidir.
Ve Vatikan’da yeni Papa seçildi: Robert Francis Prevost. Kayseri bağlantısı mı? Gerçek mi değil mi, bilinmez. Ama toplumsal gündem yaratmaya yetti. Kim bilir, belki de Anadolu’nun toprakları yine bir dünya lideri yetiştirmiştir.
Özetle; 13 Mayıs medyası bir yandan umut, bir yandan hüzün taşıdı. Bir ülke, geçmişin acılarıyla geleceğe bakarken; medyada çıkan her başlık, biraz da bizim kim olduğumuzu hatırlatıyor.
Bugünün sorusu şu: Bu haberleri sadece okumakla yetinecek miyiz, yoksa değiştirmek için harekete mi geçeceğiz?