Bir Fincan Kahveden Gelen Sağlık:

SAĞLIKLI YAŞAM 25.01.2024 - 16:16, Güncelleme: 25.01.2024 - 17:57 1198+ kez okundu.
 

Bir Fincan Kahveden Gelen Sağlık:

Dyt.Ayşenur Balcı; Kahve dünyada en fazla tüketilen içeceklerin arasında yer almaktadır. Günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiş olan “kahve” Türk toplumunun da önemli bir kültür öğesidir. Hoş sohbetlerin, dostlukların eşlikçisi olan Türk kahvesinin bir fincanında kırk yıl hatır vardır. İnsanlar arasındaki bağları kuvvetlendirmesinin yanı sıra sağlık açısından da Türk kahvesi tüketimi önemli bir yere sahiptir.
Dyt.AYŞENUR BALCI Bir Fincan Kahveden Gelen Sağlık: Türk Kahvesinin Faydalarını yazdı.. Kahve dünyada en fazla tüketilen içeceklerin arasında yer almaktadır. Günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiş olan “kahve” Türk toplumunun da önemli bir kültür öğesidir. Hoş sohbetlerin, dostlukların eşlikçisi olan Türk kahvesinin bir fincanında kırk yıl hatır vardır. İnsanlar arasındaki bağları kuvvetlendirmesinin yanı sıra sağlık açısından da Türk kahvesi tüketimi önemli bir yere sahiptir.  Türk kahvesi bir kahve türü değildir aslında bir hazırlanma şeklidir. En yüksek kalitede kahve için Arabica kahvesinin çekirdekleri tercih edilir. Türk kahvesinde biyoaktif bileşikler diğer kahve türlerine göre daha yüksek oranda bulunmaktadır.  Toplumumuzda büyük öneme sahip içeceklerin başında gelen Türk kahvesini sağlık yönünden inceleyim. İçerdiği biyolojik bileşenlerle beraber anti-kanser, anti-inflamatuar, anti-diyabetik, antimikrobiyal, mortalite riskini azaltma, siroz, kronik ve ilerleyici hastalıklar, koroner kalp hastalığı, Alzheimer ve Parkinson hastalıkları gibi birçok alanda çok yönlü bir rol oynamaktadır. Günde 1-2 fincan Türk kahvesi tüketiminin kolon kanseri, diyabet, Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı ve kalp hastalığı riskini azaltabileceğini bildirmiştir. Kardiyovasküler hastalıklar  Türk kahvesi tüketimi ile kalp sağlığı arasındaki ilişki, çeşitli araştırmalara konu olmuştur. Kahve, içeriğinde bulunan antioksidanlar ve biyolojik aktif bileşenler sayesinde potansiyel sağlık yararları sunabilir. Araştırmalar, düzenli olarak tüketilen Türk kahvesinin bazı kardiyovasküler avantajlar sağlayabileceğini göstermektedir. Çalışmalar düzenli kahve tüketiminin kalp hastalığı ve felç riskini azaltabileceğini göstermiştir. Yapılan bir çalışmada günde 2-3 fincan orta düzeyde kahve içmenin kalp hastalığı riskini %21 oranında azalttığı saptanmıştır. Yapılan bir meta-analiz çalışmasında kahve tüketiminin kardiyovasküler hastalık ile ilişkisini incelenmiş ve orta düzeyde kahve tüketiminin düşük düzeyde kahve tüketimi (ortalama 0 fincan) ile karşılaştırıldığında %15 daha düşük kardiyovasküler hastalık riski ile ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır. Kahve içerdiği kafein dolayısı ile yüksek miktarlarda tüketildiğinde kalp çarpıntısına neden olabilir.  Yapılan bir başka çalışmada 3-4 fincan kahve tüketiminin hipertansiyon riskini azalttığı gösterilmiştir. Yapılan bazı çalışmalarda sağlıklı bir popülasyonda kafein tüketimi ile hipertansiyon oluşumu arasında ilişki olmadığı gözlenmiştir. İçerdiği kafein, kan basıncını geçici bir süre artırabilir; ancak, kahvenin uzun vadeli tüketimiyle bu etki genellikle tolere edilir. Ayrıca, kahve, içerdiği antioksidanlar sayesinde oksidatif stresi azaltabilir ve iltihaplanma karşı koruyucu olabilir. Ancak, bireylerin genetik faktörleri, yaşam tarzları ve diğer beslenme alışkanlıkları da dikkate alınmalıdır Kanser  Şu ana kadar yapılan araştırmalar, Türk kahvesi tüketimi ile kanser arasında net bir ilişki olduğuna dair güçlü bir kanıt sunmamıştır. Türk kahvesi, içerdiği antioksidanlar ve biyolojik aktif bileşenler nedeniyle bazı sağlık yararları ile bilinir. Hayvan çalışmalarında kahvenin bileşenleri olan polifenollerin kanser hücresi büyümesini engellediği gözlemlenmiştir. Kolorektal, karaciğer ve meme kanseri gibi kanser türlerinde kahvenin koruyucu etkisi söz konusudur.  Kahve, safra salgılarının üretimini uyararak kolondaki sindirimi hızlandırır ve kolon dokusunun temas ettiği kansorejen miktarını azaltabilmektedir. Türk kahvesinde bulunan kafein, klorojenik asit ve diğer fenolik bileşenlerin antioksidan özellikleri, hücresel hasara karşı koruyucu bir rol oynayabilir.  Diyabet  Son yıllarda yapılan bir dizi epidemiyolojik çalışma, düzenli kahve tüketimi ile tip 2 diyabet arasında bir ilişki bulmuştur. Bu çalışmalar, kahve içen bireylerde tip 2 diyabet riskinin düşük olduğunu göstermektedir, ancak bu ilişkinin kesin neden-sonuç ilişkisi henüz kesin olarak kanıtlanmamıştır. Gözlemsel prospektif çalışmalar, dünya genelinde farklı bölgelerde ve farklı demografik gruplarda benzer sonuçlar vermiştir. Örneğin, cinsiyet, obezite, yaş gibi faktörler gözetmeksizin kahve tüketiminin tip 2 diyabet riskini azalttığı gözlemlenmiştir. Bu etki, sadece kafein içeren kahve ile sınırlı değildir; kafeinsiz kahve tüketiminin de benzer sonuçlar doğurduğu görülmüştür. Diyabeti önleme mekanizmaları üzerine yapılan çalışmalarda, kahve fitokimyasallarının antioksidan savunmayı artırdığı gözlemlenmiştir. Bu biyokimyasal yanıtlar, karaciğerde ve pankreatik beta hücrelerde, özellikle diyabet riskini artıran metabolik stresle ilişkili süreçleri olumlu yönde etkileyebilir. Karaciğerde, kahve fitokimyasalları mitokondriyal fonksiyonu ve yağ asidi oksidasyonunu artırarak karaciğer steatozunu önleyebilir. Pankreatik beta hücrelerde ise, Nrf2 aktivasyonu ile antioksidan enzimlerin üretimini artırarak hücresel hasarı azalttığı ve hormon sentezi sürecini desteklediği gösterilmiştir. Bu nedenle, kahve tüketiminin tip 2 diyabet riskini azalttığına dair gözlemlenen ilişki, kafein ve diğer kahve bileşenlerinin hücresel düzeyde metabolik kontrolü olumlu yönde etkileyen bir dizi mekanizma üzerinden gerçekleşebileceğini düşündürmektedir.  Bilişsel bozukluk  Yapılan bir dizi epidemiyolojik çalışma, düzenli kahve tüketiminin bilişsel fonksiyonları olumlu yönde etkileyebileceğine dair bazı ipuçları sunmaktadır. Kahvenin içeriğinde bulunan kafein, merkezi sinir sistemini uyararak uyanıklığı artırabilir ve konsantrasyonu iyileştirebilir. Bu nedenle, birçok insan günlük işlevlerini sürdürmek ve bilişsel görevleri yerine getirmek amacıyla kahve tüketmektedir. Ancak, kafeinin bilişsel fonksiyonlar üzerindeki etkileri sadece uyarıcı olma özelliğiyle sınırlı değildir. Kahve, antioksidanlar ve biyolojik aktif bileşenler açısından zengin bir içeriğe sahiptir. Bu bileşenler, hücresel hasarı azaltabilir ve nöroprotektif özelliklere sahip olabilir. Bazı çalışmalar, düzenli kahve tüketiminin Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkların riskini azaltabileceğini göstermektedir. Ancak, bu konudaki araştırmalar hala devam etmekte ve kesin neden-sonuç ilişkileri belirlenmemiştir. Sonuç olarak Türk kahvesinin sağlık üzerinde bir dizi olumlu etkisi olduğu gözlemlenmiştir. İçerdiği antioksidanlar ve biyolojik aktif bileşenler, kardiyovasküler hastalıkların riskini azaltabilir ve bazı kanser türleri ile mücadelede koruyucu bir rol oynayabilir. Ayrıca, tip 2 diyabetin önlenmesinde etkili olabilir ve bilişsel fonksiyonları olumlu yönde etkileyebilir. Ancak, bu konudaki araştırmaların devam ettiğini ve bireylerin genetik faktörleri ile yaşam tarzlarının da bu etkileri etkileyebileceğini unutmamak önemlidir. Sonuç olarak, Türk kahvesinin sağlık dostu öz yaellikleri, dengeli ve ölçülü bir tüketimle birleştirildiğinde daha etkili olabilir.    
Dyt.Ayşenur Balcı; Kahve dünyada en fazla tüketilen içeceklerin arasında yer almaktadır. Günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiş olan “kahve” Türk toplumunun da önemli bir kültür öğesidir. Hoş sohbetlerin, dostlukların eşlikçisi olan Türk kahvesinin bir fincanında kırk yıl hatır vardır. İnsanlar arasındaki bağları kuvvetlendirmesinin yanı sıra sağlık açısından da Türk kahvesi tüketimi önemli bir yere sahiptir.

Dyt.AYŞENUR BALCI Bir Fincan Kahveden Gelen Sağlık: Türk Kahvesinin Faydalarını yazdı..

Kahve dünyada en fazla tüketilen içeceklerin arasında yer almaktadır. Günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiş olan “kahve” Türk toplumunun da önemli bir kültür öğesidir. Hoş sohbetlerin, dostlukların eşlikçisi olan Türk kahvesinin bir fincanında kırk yıl hatır vardır. İnsanlar arasındaki bağları kuvvetlendirmesinin yanı sıra sağlık açısından da Türk kahvesi tüketimi önemli bir yere sahiptir. 

Türk kahvesi bir kahve türü değildir aslında bir hazırlanma şeklidir. En yüksek kalitede kahve için Arabica kahvesinin çekirdekleri tercih edilir. Türk kahvesinde biyoaktif bileşikler diğer kahve türlerine göre daha yüksek oranda bulunmaktadır. 

Toplumumuzda büyük öneme sahip içeceklerin başında gelen Türk kahvesini sağlık yönünden inceleyim. İçerdiği biyolojik bileşenlerle beraber anti-kanser, anti-inflamatuar, anti-diyabetik, antimikrobiyal, mortalite riskini azaltma, siroz, kronik ve ilerleyici hastalıklar, koroner kalp hastalığı, Alzheimer ve Parkinson hastalıkları gibi birçok alanda çok yönlü bir rol oynamaktadır. Günde 1-2 fincan Türk kahvesi tüketiminin kolon kanseri, diyabet, Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı ve kalp hastalığı riskini azaltabileceğini bildirmiştir.


Kardiyovasküler hastalıklar 
Türk kahvesi tüketimi ile kalp sağlığı arasındaki ilişki, çeşitli araştırmalara konu olmuştur. Kahve, içeriğinde bulunan antioksidanlar ve biyolojik aktif bileşenler sayesinde potansiyel sağlık yararları sunabilir. Araştırmalar, düzenli olarak tüketilen Türk kahvesinin bazı kardiyovasküler avantajlar sağlayabileceğini göstermektedir. Çalışmalar düzenli kahve tüketiminin kalp hastalığı ve felç riskini azaltabileceğini göstermiştir. Yapılan bir çalışmada günde 2-3 fincan orta düzeyde kahve içmenin kalp hastalığı riskini %21 oranında azalttığı saptanmıştır. Yapılan bir meta-analiz çalışmasında kahve tüketiminin kardiyovasküler hastalık ile ilişkisini incelenmiş ve orta düzeyde kahve tüketiminin düşük düzeyde kahve tüketimi (ortalama 0 fincan) ile karşılaştırıldığında %15 daha düşük kardiyovasküler hastalık riski ile ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır. Kahve içerdiği kafein dolayısı ile yüksek miktarlarda tüketildiğinde kalp çarpıntısına neden olabilir. 

Yapılan bir başka çalışmada 3-4 fincan kahve tüketiminin hipertansiyon riskini azalttığı gösterilmiştir. Yapılan bazı çalışmalarda sağlıklı bir popülasyonda kafein tüketimi ile hipertansiyon oluşumu arasında ilişki olmadığı gözlenmiştir. İçerdiği kafein, kan basıncını geçici bir süre artırabilir; ancak, kahvenin uzun vadeli tüketimiyle bu etki genellikle tolere edilir. Ayrıca, kahve, içerdiği antioksidanlar sayesinde oksidatif stresi azaltabilir ve iltihaplanma karşı koruyucu olabilir. Ancak, bireylerin genetik faktörleri, yaşam tarzları ve diğer beslenme alışkanlıkları da dikkate alınmalıdır

Kanser 
Şu ana kadar yapılan araştırmalar, Türk kahvesi tüketimi ile kanser arasında net bir ilişki olduğuna dair güçlü bir kanıt sunmamıştır. Türk kahvesi, içerdiği antioksidanlar ve biyolojik aktif bileşenler nedeniyle bazı sağlık yararları ile bilinir. Hayvan çalışmalarında kahvenin bileşenleri olan polifenollerin kanser hücresi büyümesini engellediği gözlemlenmiştir. Kolorektal, karaciğer ve meme kanseri gibi kanser türlerinde kahvenin koruyucu etkisi söz konusudur. 
Kahve, safra salgılarının üretimini uyararak kolondaki sindirimi hızlandırır ve kolon dokusunun temas ettiği kansorejen miktarını azaltabilmektedir. Türk kahvesinde bulunan kafein, klorojenik asit ve diğer fenolik bileşenlerin antioksidan özellikleri, hücresel hasara karşı koruyucu bir rol oynayabilir. 

Diyabet 
Son yıllarda yapılan bir dizi epidemiyolojik çalışma, düzenli kahve tüketimi ile tip 2 diyabet arasında bir ilişki bulmuştur. Bu çalışmalar, kahve içen bireylerde tip 2 diyabet riskinin düşük olduğunu göstermektedir, ancak bu ilişkinin kesin neden-sonuç ilişkisi henüz kesin olarak kanıtlanmamıştır. Gözlemsel prospektif çalışmalar, dünya genelinde farklı bölgelerde ve farklı demografik gruplarda benzer sonuçlar vermiştir. Örneğin, cinsiyet, obezite, yaş gibi faktörler gözetmeksizin kahve tüketiminin tip 2 diyabet riskini azalttığı gözlemlenmiştir. Bu etki, sadece kafein içeren kahve ile sınırlı değildir; kafeinsiz kahve tüketiminin de benzer sonuçlar doğurduğu görülmüştür.

Diyabeti önleme mekanizmaları üzerine yapılan çalışmalarda, kahve fitokimyasallarının antioksidan savunmayı artırdığı gözlemlenmiştir. Bu biyokimyasal yanıtlar, karaciğerde ve pankreatik beta hücrelerde, özellikle diyabet riskini artıran metabolik stresle ilişkili süreçleri olumlu yönde etkileyebilir. Karaciğerde, kahve fitokimyasalları mitokondriyal fonksiyonu ve yağ asidi oksidasyonunu artırarak karaciğer steatozunu önleyebilir. Pankreatik beta hücrelerde ise, Nrf2 aktivasyonu ile antioksidan enzimlerin üretimini artırarak hücresel hasarı azalttığı ve hormon sentezi sürecini desteklediği gösterilmiştir.

Bu nedenle, kahve tüketiminin tip 2 diyabet riskini azalttığına dair gözlemlenen ilişki, kafein ve diğer kahve bileşenlerinin hücresel düzeyde metabolik kontrolü olumlu yönde etkileyen bir dizi mekanizma üzerinden gerçekleşebileceğini düşündürmektedir. 

Bilişsel bozukluk 
Yapılan bir dizi epidemiyolojik çalışma, düzenli kahve tüketiminin bilişsel fonksiyonları olumlu yönde etkileyebileceğine dair bazı ipuçları sunmaktadır. Kahvenin içeriğinde bulunan kafein, merkezi sinir sistemini uyararak uyanıklığı artırabilir ve konsantrasyonu iyileştirebilir. Bu nedenle, birçok insan günlük işlevlerini sürdürmek ve bilişsel görevleri yerine getirmek amacıyla kahve tüketmektedir. Ancak, kafeinin bilişsel fonksiyonlar üzerindeki etkileri sadece uyarıcı olma özelliğiyle sınırlı değildir. Kahve, antioksidanlar ve biyolojik aktif bileşenler açısından zengin bir içeriğe sahiptir. Bu bileşenler, hücresel hasarı azaltabilir ve nöroprotektif özelliklere sahip olabilir. Bazı çalışmalar, düzenli kahve tüketiminin Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkların riskini azaltabileceğini göstermektedir. Ancak, bu konudaki araştırmalar hala devam etmekte ve kesin neden-sonuç ilişkileri belirlenmemiştir.

Sonuç olarak Türk kahvesinin sağlık üzerinde bir dizi olumlu etkisi olduğu gözlemlenmiştir. İçerdiği antioksidanlar ve biyolojik aktif bileşenler, kardiyovasküler hastalıkların riskini azaltabilir ve bazı kanser türleri ile mücadelede koruyucu bir rol oynayabilir. Ayrıca, tip 2 diyabetin önlenmesinde etkili olabilir ve bilişsel fonksiyonları olumlu yönde etkileyebilir. Ancak, bu konudaki araştırmaların devam ettiğini ve bireylerin genetik faktörleri ile yaşam tarzlarının da bu etkileri etkileyebileceğini unutmamak önemlidir. Sonuç olarak, Türk kahvesinin sağlık dostu öz yaellikleri, dengeli ve ölçülü bir tüketimle birleştirildiğinde daha etkili olabilir.

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergercek.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.