ÇOCUKLUK ÇAĞI DEPRESYONU

PSİKOLOJİ 23.01.2024 - 11:45, Güncelleme: 28.01.2024 - 14:38 1477+ kez okundu.
 

ÇOCUKLUK ÇAĞI DEPRESYONU

Psk.Hüsniye Abbasova:Çocuklarda depresyon riski, günümüzde giderek artmaktadır.
Psk.Hüsniye Abbasova çocukluk çağında depresyonu yazdı... Eskiden çocukların depresyona girmediği sanılırdı. Rene Spitz adlı,psikanalist, 1940'larda annelerinden ayrılıp hastaneye yatmak zorunda kalan bir yaş altı bebekleri inceledi. Bu bebeklerin fiziksel ve duygusal durumlarında ciddi kötüleşmeler oluyordu. Bebeklerde önce sürekli bir hoşnutsuzluk ve üzgünlük durumu ortaya çıkıyor, birkaç ay içinde acı çektikleri açıkça gözlenebiliyor, sonra da içlerine kapalı, insanlara tepki vermeyen, neşesiz çocuklar haline geliyorlardı. Spitz'e göre bu çocukları depresyona sokan en önemli sebep, kendisiyle sıcak ve yakın bir ilişki kuracakları, bağlanacakları bir bakıcının yokluğuydu, çünkü hastane ortamında bu mümkün değildi. Beş ay süreyle bağlanacakları bir insandan uzak kalan bebeklerin büyümesi duruyor, kiloları azalıyordu. O çocukların bir çoğu malasef hayatlarını ksyb etti. Spitz' in çalışmalarından beri depresyon, çocuk ve ergen tıbbının önemli konularından biridir. Çocuk ve ergenlerde sık görülen depresif bozukluklar, çocuğun işlevselliğini önemli ölçüde bozmaktadır. Genelde başka psikiyatrik bozukluklar ile birlikteliği görülür. Çocuklarda birçok zararlı etkisi olmasına rağmen maalesef yetersiz tedavi edilmektedir. Çocuklarda depresyon riski, günümüzde giderek artmaktadır. Çocuklardaki depresyon oranı şu şekilde saptanmıştır:  3-5 yaş arası % 0.5  6-11 yaş arası % 1.4  12 -17 yaş % 3.5 Ergenlik dönemi depresyon açısından çok hassas bir dönemdir, çünkü bu dönemde depresyon riski ve öz kıyım düşünceleri artmaktadır. Bu dönemde major depresyon kızlarda erkeklere göre 2 kat daha sık görülmektedir. Bulguları Depresyonun temel belirtileri bütün yaşlarda aynıdır. Ancak bazı yaşlarda bazı belirtiler daha sık veya daha seyrek görülür. Depresif çocuklar kendilerini üzüntülü hissettiklerini, canlarının sıkıldığını söyleyebilirler. Ancak çocuklar, yerişkinler kadar üzgün görünmeyebilirler. Depresyondaki çocuklar ve ergenler üzgünden çok huzursuz görünürler. Çocuklarda depresyonun başlangıcı genelde sinsidir, nadiren akut olarak başlar. Bebeklik ve okul öncesi dönemde sözel iletişim yeterince gelişmediği için gözlem daha fazla önem taşır: yüz ifadesi, ses tonu, etkileşimi, işlevselliği, konuşmanın temposu, beden duruşu gibi özellikler önemlidir. Ancak çocuğun bilişsel ve dil becerileri iyi ise kendisini ifade edebilir. Okul çağı döneminde ise sözel iletişim becerisi daha gelişmiştir,aile ile görüşmenin yanında çocukla bireysel görüşmek önem taşır. Çocuk ailesinin farkında olmadığı sorunlarından örneğin intihar düşüncesinden bahsedebilir. Bu dönemde uyku bozuklukları, iştah bozuklukları, enürezis, hırçınlık, enkoprezis, ilgi ve etkinliklerde azalma görülebilir. Ergenlik dönemi ani karar verilen, duyguların çabucak değiştiği, dürtüsel bir dönemdir. Depresyonda olan bir ergende bu davranışlar çok daha şiddetli yaşanır. Depresif veya irritabil duygudurum: Ruh hâlinin çoğu zaman üzgün, mutsuz, çökkün ve hüzünlü olması ana belirtidir. Hastalar, her şeyin adaletsiz olduğuna inanır ve değersizlik, çaresizlik, umutsuzluk, çökkünlük düşünceleri belirgindir. Ancak çok küçük yaştaki hastalar, duygusal ve bilişsel becerilerden yoksun olabilirler; bu durumda depresyon sinirlilik - irritabilite şeklinde gözlenebilir. İrritabililite, çocuklarda “kızgın”, “huysuz” ya da her şeyden-herkesten “rahatsız” hissetme şeklinde kendini gösterebilir. Çoğunlukla depresif duyguduruma eşlik eder. Azalmış ilgi ve istek: Depresyon en önemli belirtisi eskiden zevk alınan aktivitelere karşı ilgi ve isteğin kaybıdır. Hastalar, önceden ilginç ve eğlenceli buldukları hobileri, olayları, ilgi alanlarını ve insanları artık saçma, sıkıcı ve sıradan bulduklarını ifade ederler. Çok küçük yaştaki hastalar duygusal ve bilişsel becerilerden yoksun oldukları için daha çok irritabilite şeklinde karşımıza gelebilir. İştah ve kilo değişikliği: İştah ve kilo, depresyonda artabilir veya azalabilir. Yiyecek tercihi de depresyonda değişebilir, örneğin çocuk karbonhidrat ya da abur cubur ağırlıklı yemeyi tercih edebilir. Uyku bozukluğu: Bu durum uyuyamama (insomnia), çok fazla uyuma (hipersomni) ya da uyku siklüsünde özellikle gündüz döngüsünde değişiklik olarak ortaya çıkabilir. Örneğin çocuk, çok fazla uyuduğu hâlde hâlâ yorgun hissettiğini, uykusunun dinlendirici özellikte olmadığını söyler. Bazı hastalar genelde oturmaz, sürekli gezinir bir hâldedir, rahat durmaz, elbiselerini çekiştirir ya da vücudunun bir yerlerini yolar. Retardasyon var ise hasta normalde olduğundan daha yavaş konuşur, yavaş hareket eder. Çocuk depresyonunda bedensel yakınmalar (baş ağrısı, karın ağrısı, mide bulantısı, kusma gibi) sık ortaya çıkar. Bilhassa depresyona giren küçük çocukların hemen hepsinde bedensel yakınmalar görülür. Büyük çocuklar ve ergenler bedensel şikayetlerden daha az yakınırlar. Yaş ilerledikçe seyrekleşen diğer şikâyetler, işitme halüsinasyonları (kulağa ses gelmesi), üzgün görüntü ve özsaygıda düşüklüktür. İntihar düşünceleri, konsantre olamama, mutsuzluk ve uykusuzluk hemen her yaşta dikkat çeken depresyon belirtileridir. İntihar düşünceleri her yaşta görülmekle birlikte, intihar girişimleri ve intihara bağlı ölümler hemen hemen sadece ergenlerde ortaya çıkar (yani ergenlik öncesi dönemdeki çocuklarda çok seyrek görülür). Erişkin depresyonunda kilo kaybı sık rastlanan bir depresyon belirtisidir. Çocuk ve ergenlerde kilo kaybından çok, yaşa göre beklenen kilonun alınıp alınamadığı üzerinde durulmalıdır. Yorgunluk ve enerji kaybı: Hasta kendini yorgun, bitkin, isteksiz hisseder, motive olmakta güçlük çeker. Gün boyu dinlenmeye ihtiyaç duyarlar, bir aktiviteyi başlatmak zor gelebilir. Çocuk sorumluluklarını yerine getirememeye başlandığında ise aile ile çatışma başlar, aile bu durumu tembellik ya da karşıt olma davranışı olarak nitelendirebilir. Değersizlik ve suçluluk duygusu: Depresif çocukların kendilik-algıları değersizlik, yetersizlik, başarısızlık, aşağılık ve suçluluk eğilimindedir. Konsantrasyon ve karar verme yetisinde bozulma: Daha önce olmayan dikkat, konsantrasyon ve hafıza sorunları baş gösterir. Bilginin düşünülmesi ve işlenilmesi yavaşlamıştır. Kararsızlık, erteleme, çaresizlik ve eyleme geçememe nedeniyle işlevsellikte bozulmalar başlar. Örneğin çocuk, ödevlerini daha uzun sürede yapabilir, yazma ve bilgiyi anlama gecikebilir, okul başarısı düşebilir. Tekrarlayan ölüm ve intihar düşüncesi: Hastalar, ölüm ya da intihar hakkında tekrarlayıcı düşüncelere sahiptir. Bu durum genelde ergenlerde daha sık olmakla birlikte “umutsuzluk” bu durumun pekiştireçlerindendir. Tanı ve Tedavi Çocuk ve ergenle yapılan klinik görüşmeye dayanır. Ebeveynlerden ve öğretmenlerden alınan bilgiler ile tanı desteklenir. Çocuğa yöneltilen soruların damgalanma hissettirmemesi önemlidir (Ör. Tanıdığım herkes bazen üzülür, ne tür şeyler genellikle seni üzer? Her çocuk ailesi/arkadaşları ile sorun yaşayabilir, sizin de aranızda böyle şeyler oluyor mu?). Değerlendirme yapılırken hastanın yaşına, kültürüne, ırkına ve dinine duyarlı olunmalıdır. Özellikle ergenlerde intihar düşüncesinin olup olmadığı değerlendirilmelidir. Hastanın depresif belirtilerine sebep olabilecek ek bir psikiyatrik ya da tıbbi bir durum olup olmadığı araştırılmalıdır. Ergenler anlaşılmaya çok önem verir ve anlam yüklerler bu nedenle terapotik ilişkide onları dinlemek ve anlamaya çalışmak hedeflenmelidir. Özetle çocuğun duygularını tanıması sağlamak, onu dinlemek, anlamaya çalışmak ve yeteneklerinin farkına varmasını sağlamak hedeflenmelidir. Anne- çocuk ilişkisi güçlendirilmeye çalışılmalıdır. Çocuk, arkadaş ilişkileri için cesaretlendirilmelidir. Çocuğun stresör faktörlerinin okul, aile ve sosyal ortamlar kapsamında değerlendirilmesi önemlidir. Riske sokan koşulları hedef alan tedavi planı düzenlenmelidir. Hastalığın ortalama süresi depresyon geçiren çocuklarda 32 ay, distimik bozukluk (hafif şiddette, ama uzun süren depresyon) yaşayan çocuklardais e 3 yıldır. Depresyon teşhisi konan ergenlik öncesi çocukların %9'si 18 ayda, distimik bozukluk teşhisi konan ergenlik öncesi çocukların %892 u 6 yılda iyileşir. Görüldüğü gibi, çocuklarda depresyon kısa sürede iyileşmeyen, hayatın önemli yıllarında ciddi kayıplara yol açan bir hastalıktır. Hastalık ne kadar küçük yaşta başlamışsa, iyileşme de o kadar uzun sürer. Depresyon geçiren çocukların %72'sinde hastalık tekrarlar. Tekrarlama riskinin en yüksek olduğu dönem, iyileştikten sonraki ilk bir yıldır. Çocuk ve ergenlerde ilaç kullanma şansımız daha az olduğu için psikoterapi büyük önem taşır. Tedavi sürecinde, bu yaş grubundaki kişilere özellikle olumsuz düşüncelerini fark edip değiştirme becerileri kazandırılır, ümitsizlik duyguları giderilir, problemlerini nasıl çözecekleri öğretilir. Kendilerine güvenleri arttırılır, yeterlilik duygusu kazandırılır, toplum içinde daha iyi olmalarını sağlayacak yöntemler üzerinde durulur. Çocuk ve ergen depresyonlarında aileyle ve akranlarla yaşanan sorunlar genellikle büyük önem taşıdığı için, hastanın başka insanlarla ilişkilerinin düzeltilmesi önemlidir. Dolayısıyla çocuk veya ergen, iletişim becerileri konusunda eğitilir. Anne babayla da mutlaka görüşülüp onların da tedaviye aktif biçimde katılmaları sağlanır. Öğretmenle temas kurulur, onun da görüşü alınır ve kendisine önerilerde bulunulur. Depresyonun tedavisi için genellikle 6 ila 20 seans gerekir. Problemler kronikleşmişse ve çözümü de zorsa, elbette psikoterapinin süresi uzar.
Psk.Hüsniye Abbasova:Çocuklarda depresyon riski, günümüzde giderek artmaktadır.

Psk.Hüsniye Abbasova çocukluk çağında depresyonu yazdı...

Eskiden çocukların depresyona girmediği sanılırdı. Rene Spitz adlı,psikanalist, 1940'larda annelerinden ayrılıp hastaneye yatmak zorunda kalan bir yaş altı bebekleri inceledi. Bu bebeklerin fiziksel ve duygusal durumlarında ciddi kötüleşmeler oluyordu. Bebeklerde önce sürekli bir hoşnutsuzluk ve üzgünlük durumu ortaya çıkıyor, birkaç ay içinde acı çektikleri açıkça gözlenebiliyor, sonra da içlerine kapalı, insanlara tepki vermeyen, neşesiz çocuklar haline geliyorlardı.

Spitz'e göre bu çocukları depresyona sokan en önemli sebep, kendisiyle sıcak ve yakın bir ilişki kuracakları, bağlanacakları bir bakıcının yokluğuydu, çünkü hastane ortamında bu mümkün değildi.

Beş ay süreyle bağlanacakları bir insandan uzak kalan bebeklerin büyümesi duruyor, kiloları azalıyordu. O çocukların bir çoğu malasef hayatlarını ksyb etti. Spitz' in çalışmalarından beri depresyon, çocuk ve ergen tıbbının önemli konularından biridir.

Çocuk ve ergenlerde sık görülen depresif bozukluklar, çocuğun işlevselliğini önemli ölçüde bozmaktadır. Genelde başka psikiyatrik bozukluklar ile birlikteliği görülür. Çocuklarda birçok zararlı etkisi olmasına rağmen maalesef yetersiz tedavi edilmektedir.

Çocuklarda depresyon riski, günümüzde giderek artmaktadır.

Çocuklardaki depresyon oranı şu şekilde saptanmıştır:
 3-5 yaş arası % 0.5
 6-11 yaş arası % 1.4
 12 -17 yaş % 3.5
Ergenlik dönemi depresyon açısından çok hassas bir dönemdir, çünkü bu dönemde depresyon riski ve öz kıyım düşünceleri artmaktadır. Bu dönemde major depresyon kızlarda erkeklere göre 2 kat daha sık görülmektedir.

Bulguları

Depresyonun temel belirtileri bütün yaşlarda aynıdır. Ancak bazı yaşlarda bazı belirtiler daha sık veya daha seyrek görülür. Depresif çocuklar kendilerini üzüntülü hissettiklerini, canlarının sıkıldığını söyleyebilirler.

Ancak çocuklar, yerişkinler kadar üzgün görünmeyebilirler. Depresyondaki çocuklar ve ergenler üzgünden çok huzursuz görünürler.

Çocuklarda depresyonun başlangıcı genelde sinsidir, nadiren akut olarak başlar. Bebeklik ve okul öncesi dönemde sözel iletişim yeterince gelişmediği için gözlem daha fazla önem taşır: yüz ifadesi, ses tonu, etkileşimi, işlevselliği, konuşmanın temposu, beden duruşu gibi özellikler önemlidir.

Ancak çocuğun bilişsel ve dil becerileri iyi ise kendisini ifade edebilir. Okul çağı döneminde ise sözel iletişim becerisi daha gelişmiştir,aile ile görüşmenin yanında çocukla bireysel görüşmek önem taşır.

Çocuk ailesinin farkında olmadığı sorunlarından örneğin intihar düşüncesinden bahsedebilir.

Bu dönemde uyku bozuklukları, iştah bozuklukları, enürezis, hırçınlık, enkoprezis, ilgi ve etkinliklerde azalma görülebilir.

Ergenlik dönemi ani karar verilen, duyguların çabucak değiştiği, dürtüsel bir dönemdir. Depresyonda olan bir ergende bu davranışlar çok daha şiddetli yaşanır.

Depresif veya irritabil duygudurum: Ruh hâlinin çoğu zaman üzgün, mutsuz, çökkün ve hüzünlü olması ana belirtidir. Hastalar, her şeyin adaletsiz olduğuna inanır ve değersizlik, çaresizlik, umutsuzluk, çökkünlük düşünceleri belirgindir.

Ancak çok küçük yaştaki hastalar, duygusal ve bilişsel becerilerden yoksun olabilirler; bu durumda depresyon sinirlilik - irritabilite şeklinde gözlenebilir.

İrritabililite, çocuklarda “kızgın”, “huysuz” ya da her şeyden-herkesten “rahatsız” hissetme şeklinde kendini gösterebilir. Çoğunlukla depresif duyguduruma eşlik eder.


Azalmış ilgi ve istek: Depresyon en önemli belirtisi eskiden zevk alınan aktivitelere karşı ilgi ve isteğin kaybıdır. Hastalar, önceden ilginç ve eğlenceli buldukları hobileri, olayları, ilgi alanlarını ve insanları artık saçma, sıkıcı ve sıradan bulduklarını ifade ederler. Çok küçük yaştaki hastalar duygusal ve bilişsel becerilerden yoksun oldukları için daha çok irritabilite şeklinde karşımıza gelebilir.

İştah ve kilo değişikliği: İştah ve kilo, depresyonda artabilir veya azalabilir. Yiyecek tercihi de depresyonda değişebilir, örneğin çocuk karbonhidrat ya da abur cubur ağırlıklı yemeyi tercih edebilir. Uyku bozukluğu: Bu durum uyuyamama (insomnia), çok fazla uyuma (hipersomni) ya da uyku siklüsünde özellikle gündüz döngüsünde değişiklik olarak ortaya çıkabilir.
Örneğin çocuk, çok fazla uyuduğu hâlde hâlâ yorgun hissettiğini, uykusunun dinlendirici özellikte olmadığını söyler.

Bazı hastalar genelde oturmaz, sürekli gezinir bir hâldedir, rahat durmaz, elbiselerini çekiştirir ya da vücudunun bir yerlerini yolar.

Retardasyon var ise hasta normalde olduğundan daha yavaş konuşur, yavaş hareket eder. Çocuk depresyonunda bedensel yakınmalar (baş ağrısı, karın ağrısı, mide bulantısı, kusma gibi) sık ortaya çıkar. Bilhassa depresyona giren küçük çocukların hemen hepsinde bedensel yakınmalar görülür.

Büyük çocuklar ve ergenler bedensel şikayetlerden daha az yakınırlar. Yaş ilerledikçe seyrekleşen diğer şikâyetler, işitme halüsinasyonları (kulağa ses gelmesi), üzgün görüntü ve özsaygıda düşüklüktür.
İntihar düşünceleri, konsantre olamama, mutsuzluk ve uykusuzluk hemen her yaşta dikkat çeken depresyon belirtileridir. İntihar düşünceleri her yaşta görülmekle birlikte, intihar girişimleri ve intihara bağlı ölümler hemen hemen sadece ergenlerde ortaya çıkar (yani ergenlik öncesi dönemdeki çocuklarda çok seyrek görülür).

Erişkin depresyonunda kilo kaybı sık rastlanan bir depresyon belirtisidir. Çocuk ve ergenlerde kilo kaybından çok, yaşa göre beklenen kilonun alınıp alınamadığı üzerinde durulmalıdır.

Yorgunluk ve enerji kaybı: Hasta kendini yorgun, bitkin, isteksiz hisseder, motive olmakta güçlük çeker. Gün boyu dinlenmeye ihtiyaç duyarlar, bir aktiviteyi başlatmak zor gelebilir.

Çocuk sorumluluklarını yerine getirememeye başlandığında ise aile ile çatışma başlar, aile bu durumu tembellik ya da karşıt olma davranışı olarak nitelendirebilir.

Değersizlik ve suçluluk duygusu: Depresif çocukların kendilik-algıları değersizlik, yetersizlik, başarısızlık, aşağılık ve suçluluk eğilimindedir. Konsantrasyon ve karar verme yetisinde bozulma: Daha önce olmayan
dikkat, konsantrasyon ve hafıza sorunları baş gösterir. Bilginin düşünülmesi ve işlenilmesi yavaşlamıştır. Kararsızlık, erteleme, çaresizlik ve eyleme geçememe nedeniyle işlevsellikte bozulmalar başlar. Örneğin çocuk, ödevlerini daha uzun sürede yapabilir, yazma ve bilgiyi anlama gecikebilir, okul başarısı düşebilir.

Tekrarlayan ölüm ve intihar düşüncesi: Hastalar, ölüm ya da intihar hakkında tekrarlayıcı düşüncelere sahiptir. Bu durum genelde ergenlerde daha sık olmakla birlikte “umutsuzluk” bu durumun pekiştireçlerindendir.

Tanı ve Tedavi

Çocuk ve ergenle yapılan klinik görüşmeye dayanır. Ebeveynlerden ve öğretmenlerden alınan bilgiler ile tanı desteklenir. Çocuğa yöneltilen soruların damgalanma hissettirmemesi önemlidir (Ör. Tanıdığım herkes bazen üzülür, ne tür şeyler genellikle seni üzer? Her çocuk ailesi/arkadaşları ile sorun yaşayabilir, sizin de aranızda böyle şeyler oluyor mu?).

Değerlendirme yapılırken hastanın yaşına, kültürüne, ırkına ve dinine duyarlı olunmalıdır. Özellikle ergenlerde intihar düşüncesinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Hastanın depresif belirtilerine sebep olabilecek ek bir psikiyatrik ya da tıbbi bir durum olup olmadığı araştırılmalıdır. Ergenler anlaşılmaya çok önem verir ve anlam yüklerler bu nedenle terapotik ilişkide onları dinlemek ve anlamaya çalışmak hedeflenmelidir.

Özetle çocuğun duygularını tanıması sağlamak, onu dinlemek, anlamaya çalışmak ve yeteneklerinin farkına varmasını sağlamak hedeflenmelidir.

Anne- çocuk ilişkisi güçlendirilmeye çalışılmalıdır. Çocuk, arkadaş ilişkileri için cesaretlendirilmelidir. Çocuğun stresör faktörlerinin okul, aile ve sosyal ortamlar kapsamında değerlendirilmesi önemlidir.

Riske sokan koşulları hedef alan tedavi planı düzenlenmelidir. Hastalığın ortalama süresi depresyon geçiren çocuklarda 32 ay, distimik bozukluk (hafif şiddette, ama uzun süren depresyon) yaşayan çocuklardais e 3 yıldır.

Depresyon teşhisi konan ergenlik öncesi çocukların %9'si 18 ayda, distimik bozukluk teşhisi konan ergenlik öncesi çocukların %892 u 6 yılda iyileşir. Görüldüğü gibi, çocuklarda depresyon kısa sürede iyileşmeyen, hayatın önemli yıllarında ciddi kayıplara yol açan bir hastalıktır.

Hastalık ne kadar küçük yaşta başlamışsa, iyileşme de o kadar uzun sürer. Depresyon geçiren çocukların %72'sinde hastalık tekrarlar. Tekrarlama riskinin en yüksek olduğu dönem, iyileştikten sonraki ilk bir yıldır.
Çocuk ve ergenlerde ilaç kullanma şansımız daha az olduğu için psikoterapi büyük önem taşır.

Tedavi sürecinde, bu yaş grubundaki kişilere özellikle olumsuz düşüncelerini fark edip değiştirme becerileri kazandırılır, ümitsizlik duyguları giderilir, problemlerini nasıl çözecekleri öğretilir.

Kendilerine güvenleri arttırılır, yeterlilik duygusu kazandırılır, toplum içinde daha iyi olmalarını sağlayacak yöntemler üzerinde durulur.

Çocuk ve ergen depresyonlarında aileyle ve akranlarla yaşanan sorunlar genellikle büyük önem taşıdığı için, hastanın başka insanlarla ilişkilerinin düzeltilmesi önemlidir.

Dolayısıyla çocuk veya ergen, iletişim becerileri konusunda eğitilir. Anne babayla da mutlaka görüşülüp onların da
tedaviye aktif biçimde katılmaları sağlanır.

Öğretmenle temas kurulur, onun da görüşü alınır ve kendisine önerilerde bulunulur.

Depresyonun tedavisi için genellikle 6 ila 20 seans gerekir. Problemler kronikleşmişse ve çözümü de zorsa, elbette psikoterapinin süresi uzar.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergercek.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.