Sürekli bağlantı hâlinde olmak, bizi bilgiye yaklaştırıyor mu yoksa kendimizden mi uzaklaştırıyor? Dr. Cihan Tarhan, teknoloji yorgunluğunun zihinsel sağlığımız üzerindeki etkilerini derinlemesine ele alıyor.
Sabah uyanır uyanmaz telefon ekranına bakan, gün boyunca ekranlar arasında koşuşturan, akşam ise sosyal medyada "kafa dağıtan" bir insan tipi oluştu.
Ve ironik bir şekilde, bu yoğun dijital tempo artık zihnimizi dağıtmak yerine boğmaya başladı.
Bir zamanlar iletişimi kolaylaştırmak için geliştirilen teknolojiler, artık iletişimin yerini almaya başladı.
Bir kahve eşliğinde yapılan sohbetlerin yerini, sessizce yapılan mesajlaşmalar aldı.
Yüz mimiklerinin, ses tonunun ve göz temasının önemini unuttuk. Peki bedel ne?
Teknoloji Yorgunluğu Nedir?
Teknoloji yorgunluğu, sürekli ekran kullanımı ve dijital içerik maruziyeti sonucunda ortaya çıkan zihinsel, duygusal ve fiziksel tükenmişlik hâlidir.
Belirtileri ise oldukça tanıdık:
-
Odaklanma güçlüğü,
-
Sebepsiz yorgunluk,
-
Sürekli "bir şey kaçırma" hissi (FOMO),
-
Anlamsız içerik tüketimi sonrası boşluk hissi.
“Az Daha Fazladır” Felsefesi Dijitale Uyar mı?
Her gelen bildirimi anında görmek zorunda değiliz.
Her içeriğe anında tepki vermek zorunda da değiliz.
Teknoloji, insanın hizmetindeyse güzeldir.
Ama biz ona hizmet etmeye başladıysak, bir yerde yanlış gitmeye başlamışız demektir.
Burada eski bir deyimi hatırlamakta fayda var:
“Her şeyin azı karar, çoğu zarar.”
Bu söz sadece tuz ya da şeker için değil, dijital içerikler için de geçerli artık.
Ne Yapmalı?
-
Günde en az 1 saat "ekransız zaman" planlayın.
-
Yürüyüş, kitap okuma, yüz yüze sohbet gibi eski ama etkili yöntemleri ihmal etmeyin.
-
Bildirimleri sınırlayın, sosyal medyada "dijital detoks" günleri yapın.
-
Kendinize şu soruyu sorun: “Bugün bana gerçekten iyi gelen neydi?”
İnsan beyni, doğayla ve gerçek insanlarla kurduğu bağla beslenir. Teknolojiyi tümüyle reddetmek değil, onu bilinçli kullanmak önemlidir.
Aksi hâlde elimizdeki ekranlar, bize değil, biz onlara hizmet eder hâle gelir.