Birlikte Yaşamanın Dilini Yeniden Kurmak
Eskiden farklılıklar zenginlik sayılırdı. Aynı sokakta hem Alevi hem Sünni yaşar, biri düğün yaparken diğeri pilav karıştırırdı. Şimdi ise farklı fikirde olan, farklı inanan, farklı hisseden düşman ilan ediliyor.
Peki ne oldu da bu kadar öfke, bu kadar nefret dile bulaştı?
Sosyal medya belki de ilk kırılma noktasıydı. İnsanlar gerçek kimliğini gizleyip klavyeden zehir akıtır hale geldi. Öyle ki “yüzüne söylesen söyleyemeyeceğin” şeyler, saniyeler içinde milyonlara ulaşır oldu.
Siyaset de bu yangına körükle gitti. Oy uğruna “biz ve onlar” dili her kürsüye taşındı. Herkes kendi mahallesinden bir duvar örmeye başladı. Ortak akıl değil, ortak öfke örgütlendi.
Medya desen… Manşetler artık gerçek aramıyor, duygu satıyor. Korku, panik, hedef gösterme, linç… İzleniyor, tıklanıyor, para kazandırıyor.
Ama bir şeyi unutuyoruz: Nefret, bulaşıcıdır. Bugün alkışladığın nefret, yarın sana döner.
Peki Çözüm Nedir?
- Eğitimle başlamak gerek: Empati, iletişim, barışçıl dil okul sıralarından itibaren öğretilmeli.
- Medya sorumluluk almalı: Reyting uğruna ötekileştiren dil yerine, birleştirici söylemler teşvik edilmeli.
- Sosyal medya platformları denetlenmeli: Nefret söylemi, şiddet çağrısı içeren içerikler etkili şekilde engellenmeli.
- Toplumda rol model olanlar sorumluluk bilmeli: Siyasetçilerden sanatçılara herkes kullandığı kelimelerin yaratacağı etkileri düşünerek konuşmalı.
- Herkes bireysel farkındalık geliştirmeli: Farklı olanı düşman değil, zenginlik olarak görme alışkanlığı geliştirilmelidir.
Çünkü bazen sadece dil değil, kalp de kirleniyor.