Mehmet Salih Ardıç
Köşe Yazarı
Mehmet Salih Ardıç
 

Zamanı Tutmak mı, Akışına Bırakmak mı?

Saatin tik takları sadece zamanı değil, insanın içindeki huzursuzluğu da ölçer kimi zaman. Her şeyin hızlandığı, anların bile yetişilemez hâle geldiği bir çağda yaşıyoruz. Göz açıp kapayana dek geçen bir ömürden söz ediyoruz artık. Ama sorulması gereken asıl soru şu: Zamanı mı yönetiyoruz, yoksa zaman mı bizi sürüklüyor? Kimi insanlar saatle yaşar, dakikalara hükmetmeye çalışır. Gününü planlar, ajandasına sadık kalır. Bu disiplin ona başarı getirebilir ama huzur da getirecek midir? Kimi insanlar ise zamana serbestlik tanır; anın tadını çıkarır, geç kalmayı önemsemez, beklemeyi dert etmez. O da huzur bulur belki ama düzeni yitirir. İki Uç Arasında Bir Yol: Denge Mevlana’nın dediği gibi: “Ne çok hızlı yürü ki ruhun arkada kalsın, ne de çok yavaş yürü ki hayat seni ezip geçsin.” İnsan için en doğru yol; zamanı bir düşman gibi değil, bir yol arkadaşı gibi görmekten geçer. Zamanı zorlayarak değil, onunla konuşarak yaşamalı. Zamanın da bir dili vardır çünkü: Sabır. Küçük Bir Ders: Kum Saati Kum saati, zamanı gösteren en yalın ama en derin araçtır. İçindeki kumlar yukarıdan aşağıya düşer, ama ters çevrildiğinde süreç yeniden başlar. Hayat da öyle değil midir? Bitiyor sanırız, yeniden başlar. Geç kaldık deriz, yeni bir yol açılır. Sonuç: Zamanla Barışmak Zamanı yönetmek istemek doğaldır ama onu anlamadan yönetmek mümkün değildir. Her anın bir kıymeti vardır, her bekleyişin bir sebebi… Ve her geç kalış, aslında yeni bir başlangıca vesiledir. “Zaman bazen bir hoca, bazen bir ilaç, bazen bir imtihandır.”
Ekleme Tarihi: 20 Temmuz 2025 -Pazar
Mehmet Salih Ardıç

Zamanı Tutmak mı, Akışına Bırakmak mı?

Saatin tik takları sadece zamanı değil, insanın içindeki huzursuzluğu da ölçer kimi zaman.

Her şeyin hızlandığı, anların bile yetişilemez hâle geldiği bir çağda yaşıyoruz.

Göz açıp kapayana dek geçen bir ömürden söz ediyoruz artık.

Ama sorulması gereken asıl soru şu: Zamanı mı yönetiyoruz, yoksa zaman mı bizi sürüklüyor?

Kimi insanlar saatle yaşar, dakikalara hükmetmeye çalışır.

Gününü planlar, ajandasına sadık kalır.

Bu disiplin ona başarı getirebilir ama huzur da getirecek midir?

Kimi insanlar ise zamana serbestlik tanır; anın tadını çıkarır, geç kalmayı önemsemez, beklemeyi dert etmez.

O da huzur bulur belki ama düzeni yitirir.

İki Uç Arasında Bir Yol: Denge

Mevlana’nın dediği gibi: “Ne çok hızlı yürü ki ruhun arkada kalsın, ne de çok yavaş yürü ki hayat seni ezip geçsin.”

İnsan için en doğru yol; zamanı bir düşman gibi değil, bir yol arkadaşı gibi görmekten geçer.

Zamanı zorlayarak değil, onunla konuşarak yaşamalı.

Zamanın da bir dili vardır çünkü: Sabır.

Küçük Bir Ders: Kum Saati

Kum saati, zamanı gösteren en yalın ama en derin araçtır.

İçindeki kumlar yukarıdan aşağıya düşer, ama ters çevrildiğinde süreç yeniden başlar.

Hayat da öyle değil midir?

Bitiyor sanırız, yeniden başlar.

Geç kaldık deriz, yeni bir yol açılır.

Sonuç: Zamanla Barışmak

Zamanı yönetmek istemek doğaldır ama onu anlamadan yönetmek mümkün değildir.

Her anın bir kıymeti vardır, her bekleyişin bir sebebi…

Ve her geç kalış, aslında yeni bir başlangıca vesiledir.

“Zaman bazen bir hoca, bazen bir ilaç, bazen bir imtihandır.”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergercek.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.