Bir başarı daha... Bir terfi, bir alkış, bir “aferin” daha. Peki sonra? Nereye kadar?
Bugünün dünyasında “yetinmek” neredeyse ayıplanan bir meziyet haline geldi. Herkes daha fazlasını isterken, “Ben burada kalayım,” demek tembellikle ya da özgüvensizlikle eş tutuluyor. Oysa durmak, hatta gerektiğinde geri çekilmek, bir insanın kendine duyduğu en büyük saygının nişanesi olabilir.
Başarı, tanımı değiştikçe tehlikeli bir canavara da dönüşebiliyor. Kendini ispat çabası, sosyal medya alkışları, kariyer basamakları… Peki ama insan nereye kadar tırmanır? Zirvede yalnızlık, yorgunluk ve tatminsizlik varsa, orası gerçekten varılmaya değer bir yer midir?
Bir danışanım, “Artık başarılı olmak istemiyorum, sadece huzur istiyorum,” dediğinde, sessizce başımı sallamıştım. Çünkü o cümle, kalabalıklar içindeki en güçlü çığlıktı.
Başarının da bir doygunluk noktası vardır. Eğer kendi iç sesini bastırarak koşuyorsan, aslında kendinden kaçıyorsun demektir. Ve ne yazık ki, o yarışın sonunda kazanan kimse olmuyor.
“Gerçek başarı; dışarıdan gelen alkışta değil, içimizdeki sessiz huzurdadır.”