Umut, çoğu zaman yanlış anlaşılır.
Gülümsemekle, Pollyannacılıkla, her şeyin güzel olacağına körü körüne inanmakla karıştırılır.
Oysa gerçek umut, karanlığı fark edip yine de lambayı yakmaktır.
Bazen bir çocuğun gözünde, bazen yaşlı bir annenin duasında, bazen sokağa düşen yağmurda belirir.
Ve umut, hayal kurmakla yetinmez.
Ayağa kalkar, yürür, düşer, tekrar kalkar.
Çünkü umut dediğimiz şey, geleceğe dair bir beklenti değil; bugünü inatla güzelleştirme iradesidir.
Yani umut, beklemek değil… vazgeçmemektir.