Saatler geçiyor, takvim yaprakları düşüyor ama biz hâlâ aynı yerdeyiz.
Neden mi?
Çünkü zaman dediğimiz şey, kendi başına hiçbir işe yaramaz. Onu dolduran, yönlendiren, kıymetlendiren biziz.
Ve çoğu zaman biz, zamana yatırım yaptığımızı sanırken aslında sadece saatleri tüketiyoruz.
"Çok çalışıyorum" diyen birinin hayatı neden boş gelebilir?
Çünkü yaptığı şey, sadece zamana karşı bir koşuysa, değer yaratmaz.
Ne kendine, ne çevresine, ne de geleceğe katkı sunmaz.
Oysa asıl olan, ne kadar çalıştığın değil; çalışırken neye hizmet ettiğindir.
Bir kahve sohbeti, bazen bir yıllık seminerden daha çok şey öğretir.
Bir çocuğun gözünün içine bakmak, sana onlarca kitaptan daha çok insanlık katar.
Çünkü bunlar zaman değil, değer anlarıdır.
Değer yaratan anlar birikir ve hayatın gerçek sermayesini oluşturur.
O yüzden bugün bir dakika bile boşa geçmesin diye değil; bir dakikaya anlam sığdırabileyim diye yaşa.
FİKİR PENCERESİNDEN BAKINCA:
Zamanı değil, anlamı büyütenler kazanır.
Saatin tik takı değil, kalbin attığı ritim önemlidir.
Çünkü hayat, kalpten kaleme aktarılan bir niyettir.
E.Y.