“Merhamet, kalbin gözyaşıdır.”
Soğuyan Kalplerin Çağında Yaşıyoruz
Modern insan; kalabalıklar içinde yalnız, ekranlar arasında hissiz, betonlar arasında kalpsiz bir hale geldi.
Merhamet, artık sadece bir yardım kuruluşunun adı, ya da bir sosyal medya paylaşımında geçici bir duygu gibi.
Oysa eskiden mahallede bir yetim ağladığında sokak susar, bir hasta inlediğinde ev halkı uykusuz kalırdı.
Çünkü merhamet, toplumun nabzıydı.
Merhametin Unutulan Dili
Bugün bir çocuğun düşmesine bakıp hızla yürüyenler, bir yaşlıyı yalnız bırakıp ekranına gömülenler çağındayız.
Merhamet, sadece duygusallık değil; bir davranış biçimi, bir ahlaki duruştur.
Merhamet etmek, acımak değil; acıya ortak olmaktır.
Gönülden Gelen Bir Davet
Merhametli olmak, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyememektir.
Bir sokak hayvanının aç kalmasına içi burkulandır.
Bir annenin bakışındaki çaresizliği görebilmektir.
Herkes için değil; önce kendimiz için merhametli olmalıyız.
Çünkü başkasına merhamet göstermeyen, bir gün kendisine de gösterilmediğinde şaşırmamalıdır.
Neden Unuttuk?
Çünkü hızlı yaşam, acıyı görünmez kıldı.
Çünkü ekranlar, gözlerimizi doyurdu ama kalbimizi aç bıraktı.
Merhamet gösteren, “saf” sayılır oldu. Oysa saf olan, kalbi temiz olandır.
Merhamet etmek; cesaret ister, insanlık ister.
“Merhamet, insan olmanın altın imzasıdır.”