Sözün gücü üzerine çok konuşuldu. Ama ben bugün, suskunluğun derinliği üzerine birkaç kelam etmek istiyorum.
Çünkü bazen konuşmak cesaret ister ama susmak da karakter ister.
Bir dost meclisinde yaşlı bir bilge şöyle demişti:
“İnsan, hakikati hep konuştuğunda değil, bazen konuşmamayı seçtiğinde de gösterir.”
Bu söz yıllarca zihnimde yankılandı. Özellikle de haksızlığa uğrayanların, yanlış anlaşılanların, kalbi kırılanların sessizce çekip gittiği anları düşündüğümde...
Suskunluğun İçinde Saklı Olan
Her suskunluk bir kaçış değildir.
Bazısı kendini anlatmaktan yorulmuş bir yüreğin son perdesidir.
Anlatmakla anlaşılmamak arasındaki o ince çizgide, insan bazen dilini değil, gönlünü susturur.
Kimi zaman susarız çünkü söylesek kırarız.
Kimi zaman susarız çünkü ne söylesek eksik kalır.
Ve kimi zaman susarız çünkü karşımızdakinin anlayacağı yer kulak değil, vicdanıdır.
Söz Ustaları Değil, Sükût Ustaları
İçinde bulunduğumuz çağ, sürekli konuşmaya, paylaşmaya, anlatmaya zorluyor bizi.
Ama herkesin sustuğu yerde söz söyleyebilmek kadar, herkesin konuştuğu yerde susabilmek de bir erdemdir.
Susmak, bazen en gür bağırıştır.
En asil itiraz.
En derin dua.
Son Söz:
Etrafınıza sadece kimin çok konuştuğuna değil, kimlerin sessiz kaldığına da dikkat edin.
Çünkü gerçek karakter, bazen kelimelerin bittiği yerde ortaya çıkar.