“Mantık size A noktasından B noktasına götürür. Hayal gücü ise her yere.”
Albert Einstein’in bu sözü, çoğumuzun unuttuğu bir hakikati hatırlatıyor: Hayat sadece mantıkla değil, ruhla ve sezgiyle de inşa edilir.
Zihnimiz, hesap yapar. Kalbimiz, bağ kurar.
Zihnimiz planlar. Kalbimiz inanır.
Zihnimiz kuşkucudur. Kalbimiz umut eder.
Peki, hangisiyle yaşamalı?
Aslında soru bu değil. Soru şu:
İkisinin birlikte konuşmasına ne zaman izin verdik?
“Kafada Bitirmek” Gerçek mi?
Sık sık duyarız: “Her şey kafada biter.”
Ama bu cümle çoğu zaman bizi yanıltır.
Çünkü yalnızca kafada biten şeyler, kalpte iz bırakmaz.
Düşünün…
En zor zamanlarınızda sizi ayağa kaldıran neydi?
Bir mantık dizisi mi?
Yoksa derinlerden gelen, adı konmamış bir güven duygusu mu?
Kalp Kadar Derin, Zihin Kadar Açık
Hayatta bazı sorulara akıl yetmez.
Bazı cevaplar sadece hissederek bulunur.
Özellikle ilişki kurarken, bir insanı anlamaya çalışırken, kendi geçmişinizle yüzleşirken…
Bir cümleyi ezberlemekle bir hissi yaşamak arasında dağlar kadar fark vardır.
Zihnin veremediği kararı, kalbin bir bakışı verebilir.
“İnsan bazen, yalnızca doğruyu değil, doğru olanı da seçmelidir.”
Ve bu seçim, zihinden çok kalbin işidir.
Zihin yönlendirir, kalp yön verir.
Ve bazen bir hayatı değiştiren şey, bir anlık sezgi, bir derin susuş ya da içten gelen bir kabulleniştir.