Modern psikoloji insanı anlamaya çalışırken, maneviyat insanın ruhunu tanımayı amaçlar.
Peki bu iki alan birbirinden ne kadar uzak, aslında ne kadar yakındır?
Bilim ve İnancın Aynı Masadaki Sohbeti
Psikoloji, insan davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını bilimsel metotlarla anlamaya çalışan bir disiplindir.
Maneviyat ise insanın ruhsal yönünü, evrenle ve yaratıcıyla olan ilişkisini sorgular.
İlk bakışta bu iki alan birbirine zıt gibi görünse de aslında aynı sorunun farklı dillerdeki cevabını ararlar: İnsan neden mutsuz olur, nasıl huzur bulur?
Batı'nın Geç Fark Ettiği Gerçek: Ruhun da Bir Dili Vardır
Freud’un psikanalizinden Jung’un kolektif bilinçaltına, modern psikolojide ruhsal temaların izi her zaman olmuştur.
Ancak bu iz, Doğu kültürlerinde çok daha önce sürülmüştür. Mesela Mevlana’nın “Sen neye yönelirsen, ona dönüşürsün” sözü bugün bilişsel davranışçı terapinin temelini anlatır.
Maneviyat, insanın yalnızca et ve kemikten ibaret olmadığını; kalbin, vicdanın, ruhun da bir dili olduğunu hatırlatır.
Psikoloji ise bu dili anlamanın tekniklerini verir.
Maneviyat Olmadan Terapi Eksik Kalır
Danışanlarımda sıkça gözlemlediğim bir şey var: Sadece bilişsel çözüm yeterli olmuyor. İnsanın “neden varım, niçin yaşıyorum?” gibi derin sorularına verilen yanıtlar, çoğu zaman terapiyi şekillendiriyor.
Bazen bir suçluluk duygusu aslında tevbe ihtiyacıdır.
Bazen bir boşluk hissi, yaratıcıyla bağ kurma özlemidir.
Bazen kaygı, tevekkülsüzlüğün sessiz çığlığıdır.
İşte bu yüzden psikoloji ve maneviyat, insanı tamamlamak için birbirine ihtiyaç duyar.
Ruhun Terapiye Cevabı: Sessizlikte Dua
Modern yaşamda her şeyin çözümü hızlı ve teknikmiş gibi sunuluyor.
Oysa insan, makine değildir. Ruhun ritmi daha sessiz, daha yavaş ve daha derindir.
-
Bazen bir nefeslik şükür, bir haftalık terapiden daha tesirlidir.
-
Bazen bir secde, yılların taşıdığı yükü indiriverir omuzdan.
-
Bazen bir ayet, çocukluk travmasının açtığı yarayı sarar.
Son Söz:
“Psikoloji aklı tedavi eder, maneviyat ruhu sarar. İkisi birleştiğinde, insan tamam olur.”