Toplumun nabzı, kadınların sesinde atar. Ne kadar özgürse kadın, o kadar sağlıklıdır hayatın her alanı.
Ama bu ses bazen susturulur, bazen duymazdan gelinir, bazen de “sen sus, biz konuşuruz” denilerek yok sayılır.
Oysa kadının sesi sadece kendi kaderini değil, bir neslin geleceğini belirler.
Evde, işte, sokakta... Kadın çoğu zaman hem konuşur hem de içinden konuşur.
Ama iç sesi, dışarıya ulaşmadığında birikmeye başlar. Bu birikim, toplumun vicdanında sessiz bir erozyona dönüşür.
Çünkü bir annenin bastırılmış sesi, bir kız çocuğunun cesaretini örseler. Bir öğretmenin konuşmaktan vazgeçmesi, bin öğrencinin susmasına yol açar.
Kadın konuşursa umut olur. Anlatırsa iyileştirir.
Direnirse değiştirir.
O yüzden sesini kısan değil, ona kulak veren bir toplum inşa etmeliyiz.
Kadının sesi; sadece bir bireyin hakkı değil, insanlığın ortak değeridir.