Kalabalıklar arasında en çok konuşanlar değil, en çok duyamadıklarımız kaybolur.
Çünkü bu çağda sesi yüksek olanlar değil, sesi yankılananlar var.
Geri kalanlar, hep arka planda birer “gürültü” sayılıyor.
Bir işçi sabah dörtte uyanıyor, minibüste ayakta gidiyor, vardiya sonunda sessizce eve dönüyor.
Gün içinde ne bir tweet atıyor, ne de gündem değiştiriyor.
Ama asıl gerçek onun yaşadığında yatıyor.
Bir kadın şiddet gördüğünü söyleyemiyor, çünkü söylese de dinleyen olmuyor.
Bir genç hayal kuramıyor çünkü gelecek planı değil, borç planı yapması bekleniyor.
Bir emekli manava bakarken sadece fiyatları değil, eski günleri hatırlıyor.
Evet, herkesin bir sesi var ama kimsenin mikrofonu yok.
O yüzden yankılananlar değil, bastırılanlar anlatıyor aslında ülkenin ruhunu.
Mesele, sesi çok olanı değil; sesi duyulmayanı dinleyebilmektir.
Mesele nedir?
– E.Y.