“İnsanın içinde bir ses vardır, konuşmaz ama sustuğunda her şey susar.”
Modern hayatın gürültüsü içinde en çok kaybettiğimiz şey belki de “sükûnet”tir.
Oysa huzur dışarıda değil, içeride aranmalıdır.
Ne yeni bir şehir, ne yeni bir eşya, ne de geçici zaferler…
Hepsi geçer, eskir, silinir.
Ama içte bulunan huzur, insanı gerçek manada yaşatan şeydir.
Huzur nedir? Bir köşeye çekilmek mi?
Sessizlik mi? Hayır. Huzur, iç çatışmaların dinmesidir.
Vicdanın sesini bastırmamaktır. Haksızlığa sessiz kalmamaktır.
Kendinle barış içinde olmaktır. Allah’la arandaki bağın kopmamasıdır.
Hazreti Mevlânâ'nın şu sözü, bu arayışın yönünü gösterir:
“Sen dışarıda ne ararsan ara, aradığın ancak senin içindedir.”
İç huzur, kendini bulma çabasında saklıdır. Teslimiyetle, tevekkülle, sabırla olur.
Hatalarını görmekle, affetmekle, affedilmekle başlar. Kendini affedemeyen, kimseyi de gerçekten sevemez.
Bugün biraz duralım. Kalabalıktan, haberlerden, bildirimlerden uzaklaşalım.
Ve sadece şu soruyu soralım kendimize:
“Ben, kendimle baş başa kalabildiğimde mutlu muyum?”
Eğer bu sorunun cevabı ‘evet’se, huzur sana çok uzak değil.
Yok eğer ‘hayır’sa, bil ki aramaya değecek bir hazine var içinde.
“Kalbinin sessizliğini dinle. Orada Rabbini duyacaksın.”