Herkesin gülümsediği yer aynı olmayabilir. Kimi şükürden güler, kimi sabırdan…
Peki sen hangi gülüşün sahibisin?
Hayat bir sınav salonu gibi…
Kimisi sevinçle geçer içinden, kimisi dişini sıkarak.
Ama her birimiz, en az bir kez “Bu da mı gelecekti başıma?” sorusunu içimizden geçirmişizdir.
İşte o anda insan, sadece olayla değil, içindeki sabır terazisiyle de yüzleşir.
Sabretmek, beklemek değildir yalnızca. Sabır; itirazsız kabulleniş değildir.
Sabır; başa gelenle kavga etmeden, onu Allah’a havale ederek geçilen bir iç sınavdır.
Sadece dil ile “sabrediyorum” demek değil, gönülle “Rabbim sen bilirsin” diyebilmektir.
Mevlana der ki: “Sabır, dikenin içinde gülü görebilmektir.” Bu sözün içinde bir ömürlük hikmet saklıdır.
Çünkü sabreden, sonunda ya gülü alır ya da gülün kokusunu kalbine işler.
Bugün seni zorlayan şey her neyse, unutma: Belki de sana sabrı öğreten bir mektuptur.
Ve Allah, sabredenlerle beraberdir. Bunu bilmek, insanın kalbine yeter de artar.
“Sabır, öfkenin secdeye vardığı andır.”