Hayat devam ediyor ama içimizde bir şey eksik. Neşe yerini boşluklara, heyecan ise sessizliğe bıraktı.
Peki neden artık hissedemiyoruz? Dr. Yunus Emre Bayraktar yazdı.
Psikiyatri kliniklerinde en çok duyduğumuz cümlelerden biri şu:
“Her şeyim var ama hiçbir şey hissetmiyorum.”
Ve bu yalnızca bir ruhsal hastalığın değil, bir çağın tarifidir.
Duygular, insanın yön bulma pusulasıdır. Sevinç, korku, öfke, utanç, üzüntü…
Hepsi bizden haber getirir. Ama modern insan artık bu pusulayı okumakta zorlanıyor.
Çünkü duygu üretmek için gereken en temel ortamı kaybettik: güvenli ve yavaş bir yaşam.
Sürekli hızlıyız. Yetişiyoruz, koşuyoruz, planlıyoruz, erteliyoruz ama duramıyoruz.
Ve bu duramama hali bizi sadece yormuyor, aynı zamanda hissizleştiriyor.
Duygusal Tıkanıklığın Belirtileri Nelerdir?
-
Eskiden keyif aldığınız şeylerden artık haz almıyorsanız,
-
Sevinç ya da üzüntü anlarında bile boş hissediyorsanız,
-
Kendinizi hissiz, tepkisiz, donuk bir noktada buluyorsanız,
zihinsel değil, duygusal bir tıkanıklık yaşıyor olabilirsiniz.
Bu tıkanıklık, duyguların bastırılmasıyla, travmaların halı altına süpürülmesiyle, “güçlü olmalıyım” yalanıyla büyür.
Ama unutmamak gerekir: Bastırılan duygu yok olmaz, bedene taşınır. Ağrılarla, çarpıntılarla, uykusuzlukla kendini hatırlatır.
Peki Çözüm Nedir?
Duyguları bastırmak yerine tanımak, adlandırmak ve kabul etmek.
Günlük tutmak, bir terapistle çalışmak, yalnız kalmaktan korkmamak ve duyguların inişli çıkışlı doğasını kabullenmek bu süreçte ilk adımlardır.
Unutmayın, hissetmek bir zaaf değil, bir hayatta kalma becerisidir.
Ve bazen iyileşmek, sadece bir cümleyle başlar:
“Şu anda ne hissediyorum?”
“İnsan, hissettikleri kadar canlıdır.”