Sevgili dostlar,
Son yıllarda polikliniğime en çok başvuru sebebi kaygı bozuklukları.
Her yaştan insan “Hocam, içimde sürekli bir sıkıntı var.
Hiç geçmiyor” diyor. Aslında modern dünyanın en büyük salgını, kaygı virüsü.
Neden Kaygılanıyoruz?
Beynimiz hayatta kalmak için tasarlanmıştır. Tehlikeyi fark eder, vücudu alarma geçirir.
Ama modern hayatın tehlikeleri fiziksel değil, psikolojiktir. İş yetiştirme, sınav, maddi kaygılar, gelecek korkusu…
Beynimiz gerçek bir tehlike olmadan da sürekli alarmda kalıyor.
Bilim Ne Diyor?
Nörobilim diyor ki: Sürekli stres hormonları (kortizol, adrenalin) salgılayan beyin, bir süre sonra “kronik kaygı modu”na geçer.
Yani beyin, kaygılı olmayı normal kabul eder.
Bu durum da bedensel hastalıkların, uykusuzluk, sindirim problemleri ve bağışıklık zayıflığının temel sebebi olur.
Peki Çözüm Ne?
Burada pozitif psikoloji devreye giriyor:
-
Şükür pratiği
-
Mindfulness (farkındalık) egzersizleri
-
Nefes ve gevşeme teknikleri
-
Destekleyici sosyal ilişkiler
-
Ve en önemlisi: Dua ve tevekkül
Dua Beyni Nasıl Etkiler?
Yapılan birçok çalışma, dua eden, Allah’a tevekkül eden insanların, prefrontal korteks aktivitesinin arttığını, stres hormonlarının azaldığını gösteriyor.
Çünkü dua, insan beynine “Ben elimden geleni yaptım, gerisi O’na ait” sinyali verir.
Bu sinyal, kaygı döngüsünü kırar.
Pratik Öneri:
-
Kaygılandığında ellerini dizlerine koy, gözlerini kapat, derin nefes al ve şunu de:
“Allah’ım, kontrol edemediklerimi sana teslim ediyorum.” -
Yatmadan önce her gece en az 3 şükür cümlesi yaz. Beynin, şükürle huzur üretir.
Son Söz:
Unutma; kaygılar, kontrol etmek istediklerinle artar.
Tevekkül ise, kontrol edemediklerini Rahman’a bırakmaktır.
Ve beyin, O’na güvenince sakinleşir.