Kaygı…
Hayatımızın ayrılmaz bir parçası.
Kimse kaygısız değil. Çünkü kaygı, zihnin alarm sistemidir.
Tehlikeyi haber verir, bizi harekete geçirir. Ama bazen o alarm bozulur, gereksiz yere çalmaya başlar.
İşte o zaman hayat zorlaşır.
Danışanlarım sıkça sorar: “Kaygıdan tamamen kurtulabilir miyim?”
Cevabım nettir: Hayır, kaygıdan kurtulamazsınız.
Ama kaygının esiri olmaktan kurtulabilirsiniz.
Çünkü kaygı, düşman değil; aşırı kontrolcü bir dosttur.
Zihniniz sizi korumak ister, en kötü senaryoyu hazırlar ki hazırlıksız yakalanmayasınız.
Burada önemli olan, o senaryolara ne kadar inandığınızdır.
Zihin felaket çizer, kalp teslim olur, insan da gerilir.
Oysa yapılması gereken, kaygının söylediklerini dinlemek ama ona kaptırmamaktır.
Derin nefes almak, anda kalmak, zihni susturacak uğraşlar edinmek…
Ve en önemlisi, her şeyi kontrol edemeyeceğini kabullenmek.
Çünkü kontrol edemediğini kabullenmek, kaygıyı susturur.
“Kaygıdan kurtulmak değil, kaygıyla dost olmayı öğrenmek gerekir.”